After Life

3 Dk Okuma

Uzun zaman sonraki ilk yazımı, son izlediğim dizi olan After Life hakkında yazmak istedim. Ricky Gervais ‘in yazıp, oynadığı ve aynı zamanda yönetmenliğini yaptığı dizi geçtiğimiz yıl Mart ayında yayınlandı. Ben ise daha yeni izleme fırsatı bulabildim.

Altın Küre ödül töreninde yapmış olduğu konuşmanın ardından oldukça gündem olan Ricky, konuşmasının bir bölümünde dizisinden bahsederken “After Life, karısı kansere yakalanan bir adamın intihar etmeye çalışmasını anlatıyor.” dedi.

Evet, en basite indirgeyecek olursak dizi tam da bunu anlatıyor ama ben bu kadar kısa yazmayacağım.

Öncelikle diziyi izlerken hem güldüm hem de duygulandım ve kesinlikle izlemenizi öneriyorum.

Konusuna gelecek olursak; Rick Gervais’in canlandırdığı ana karakter olan Tony, karısının ölümü sonrasında intihara meyilli bir adam haline dönüşüyor. Kasabanın küçük bir gazetesinde yazarlık yapmakta olan Tony, çoğu zaman işe gitmiyor ve gittiği zamanlarda da çevresine mutsuzluk saçıyordu.

Aslında bu durumda olması çok doğal, çünkü hayatta en sevdiğiniz insanı kaybediyorsunuz ve hemen ardından kahkahalar atmanız mümkün değil. Hatta öldüğünü kabullenmek bile oldukça uzun ve zorlu bir süreç gerektirir.

Tony, bu süreci de oldukça zor yaşamaktaydı. İnsanlığa ve hayata dair hiçbir umudu olmayan adam, nasıl olur da yanındakileri mutlu hissettirebilir ? Ateist bir yapısı da bulunan Tony, yanındakilere de tanrının pek bir hükmü olmadığını anlatmaya çalışmaktadır.

Zaman zaman intihar denemeleri de yapan Tony, köpeğini aç bırakmak istemediği için son anda hep vazgeçmektedir. Bu sayede yaşama tutunan adam, belli bir süre geçtikten sonra çevresine istemeden de olsa zarar verdiğini görür. Dizinin ilk sezonunun sonlarına doğru ise yeniden bir kadına ilgi duymaya başlar ve bu ilgi onun tekrar iyimser birine dönüşmesini sağlar.

Tekrardan iyilikler yapar ve mutluluk saçmaya, eskiden olduğu komik adama dönüşmeye başlar. 2.sezonun olacağının sinyallerini de verdikten sonra, ilk sezon sona erdi.

Altı bölümden oluşan dizi, aslında çerezlik ve bir çırpıda bitecek tatta olduğunu söyleyebilirim. Dediğim gibi ben diziyi izlerken oldukça keyif aldım ve bazı yerlerde de duygulandım. Çünkü bazı yerlerde kendimden izler buldum. Eğer sevdiğiniz bir insanı kaybetmiş iseniz diziye daha da sıcak bakacaksınız. Bu yüzden doğallığı, samimiyeti ve gerçekçiliği ile gerçek hayattan alınan bir hikaye hissi uyandırdı.

Ricky Gervais’i hep görürdüm ama stand-up ya da dizi-filmlerini izlememiştim. Bu dizi sonrasında ise senaryoyu ele alış biçimi ve anlatım tarzı ile beni kazandı. Dizinin bitmesi sonrasında, muhtemelen 10 yıl önce çekilen yine Ricky Gervais imzalı “Yalanın İcadı” filmini izledim. Onunda incelemesini en kısa zamanda yazacağım.

Bu yazıyı paylaşın!
1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir